banner488

MHP’li Depboylu’dan, Milletvekillerine çağrı

MHP’li Depboylu’dan, Milletvekillerine çağrı
banner496
MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, Türk Ceza Kanununun, çocuğun cinsel yönden istismarını düzenleyen 103. maddesinin birinci fıkrasındaki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü, 6’ya karşı 7 üyenin oyu ile iptal edilmesi üzere Milletvekillerine çağrıda bulurdu.

MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu konu ile ilgili açıklaması; “Son aylarda yaşadığımız üzücü olayların basın ve dolayısıyla kamuoyuna yansımasıyla gündemimizde ağırlıklı olarak yer alan Çocuklara yönelik cinsel istismar eylemleri, yaşananlara karşı hassasiyetimizle birlikte bizlerde, olayların ve sebebiyet veren sorunların üzerine daha güçlü ve kararlı bir tepki ile gitme refleksi oluşturdu.

Bir yandan yaşananlara karşı gösterdiğimiz tepki, diğer yandan korunmaya muhtaç durumda olan çocuklarımızın belirlenmesi yönünde hissettiğimiz kaygı ve çare arayışı ve en önemlisi yaşanabilecek benzer olaylar için almamız gereken tedbirler üzerinde çaba harcarken; Anayasa mahkemesinin bir gün önce ilgili konu ile ilgili 103. madde üzerinde aldığı karar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizi ziyadesiyle üzdü ve kaygımızın artmasına sebebiyet verdi.

Ben alınan bu karar ve kararın alınmasıyla ilgili süreç hakkında size ve kamuoyuna hatırlatıcı kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Bafra’da bir çocuğun cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya bakan Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. 

İlçe mahkemesinin başvurusunda, “İtiraz konusu kuralın, farklı yaş gruplarında tüm mağdurlara yönelik eylemler arasında ceza müeyyidesi bakımından herhangi bir ayrım yapmadığı” öne sürüldü.  

4 yaşındaki bir mağdura yönelik cinsel istismar suçu ile 14 yaşındaki mağdura yönelik cinsel istismar suçunun ceza müeyyidesinin kademeli bir ceza anlayışı içermeyerek aynı olduğu ifade edilen başvuruda, “Suça sürüklenen çocuklar yönünden 12 ile 15 yaş arasında olup da kendisine yönelik eylemin anlam ve mahiyetini algılama yeteneği olan mağdurun rızasına hukuki sonuç tanınmadığı, bu mağdurların rızasıyla yaşadığı cinsel eylemler hakkında cezanın çok yüksek olduğu, suçun en nitelikli hali için en düşük yaşın 15 şeklinde belirlenmesinin suç ve cezada korunmak istenen hukuki yarar ile müeyyide arasındaki orantıyı bozduğu” savunuldu.

Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanununun, çocuğun cinsel yönden istismarını düzenleyen 103. maddesinin birinci fıkrasındaki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü, 6’ya karşı 7 üyenin oyu ile iptal etti. Dolayısıyla AYM, çocuğu cinsel yönden istismar eden kişiye 8 yıldan 15 yıla, istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde cezanın 3 yıldan 8 yıla kadar olmasını öngören yasa maddesini de iptal etmiş oldu. 

Yüksek Mahkeme, bu tür davalara ilişkin yargılamada, her bir somut olayın özelliklerinin dikkate alınmasını ve buna göre ceza tayin edilmesini istedi. AYM, iptal kararı doğrultusunda yeni bir yasal düzenleme yapılması için hükümete 6 ay süre verdi. 

Anayasa Mahkemesi daha önce çocuğa karşı cinsel istismar suçunun nitelikli halini düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin 2. fıkrasını da iptal etmişti. 

İptal gerekçesinde mealen ‘Sen burada 16 yıldan aşağı ceza veremezsin’ diyerek mahkemenin elini kolunu bağlıyorsun, cezanın bireyselleştirmesini engelleyemezsin’ demişti. 

Şimdi ise ‘16 yıl çok’ kararındaki gerekçeleri ile yasanın ‘15 yaşını tamamlamamış kısmını’ da iptal etti.

Çocukları korumada en önemli hususlardan biri de yasaların çocukların ne kadar koruma altına aldığının bilinmesidir. Bu sayede çocuklarla ilgili görevleri ve sorumlulukları olan her birey kendine düsen görevi daha iyi kavrayabilecek, gerektiği yerde müdahale edecek ve tüm istismara uğramış çocukları yasal organlara bildirebileceklerdir.

Çocukları sadece verilen cezalarla korumak tabi ki mümkün değildir. En değerli varlıklarımız olan çocukları korumak için Milli bir seferberlik havasında başta eğitim çalışmaları olmak üzere, her türlü koruyucu ve önleyici tedbiri almak mecburiyetindeyiz. Ancak biz henüz bu çalışmaların planlanma aşamasını bile tamamlayamamışken, çocuklarımızı koruyan kanunları da devreden çıkarırsak; yaptığımız işin samimiyetinden, ciddiyetinden nasıl bahsedebiliriz, bunu Yüce Türk Milletine nasıl izah edebiliriz?

Cezaların caydırıcı etkisini kimse inkâr edemez. Toplum çocuklara yönelik her türlü istismarın önlenmesi ve olayın gerçekleşmesi durumunda izleyeceği yol hakkında yeterince bilinçlenmemişken; faillere yönelik caydırıcı güçteki cezaları iptal etmek; tabiri caizse bindiği dalı kesmek, kuzuyu kurda teslim etmek, hırsıza kapı göstermektir.

Duruma ve olaylara göre yasa çıkarmak başarı değil acziyet göstergesidir. Günübirlik çözümler üretmek sorunları çözmez. Yasa koyucu evrensel kurallar, vicdan, hakkaniyet, hukuk çerçevesinde toplumu daha da ileri götürecek sorunları tümden çözecek görüş ve güce sahip olmalıdır. 50 yıl 100 yıl sonrasına uyacak çözümler yaratarak toplumsal denge ve yapı kurulmalı ve yaşatılmalıdır. O yüzden yasa koyucu toplumun bir adım önünde olmalıdır.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizi 03.06.2016 tarihinde TBMM Başkanlığına iletmiştik.

Kanun teklifimiz 21.06.2016 tarihinde esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna, tali komisyon olarak Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna gitmiştir.

Bu Kanun Teklifinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda değiştirilmesini önerdiğimiz  bu madde ile uluslar arası kanunlarda kabul edilen 18 yaşından küçük olan bütün bireylerin çocuk olarak kanun önünde kabul edilmesi amaçlanmaktadır.

Maddede geçen 15 yaşını tamamlamamış ibaresi failler açısından maalesef suç indirimi ve hatta çocuk gelin olarak zorunlu evliliklerin önünü açarak mağdurun ömür boyu sürecek sıkıntılarının ilk adımı olmaktadır. 

Maddede geçen 15 yaşını tamamlamış ama fiilin her türlü anlam ve sonuçlarını anlayamayacak olan çocuklar ile tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde ve anayasamızda reşit kabul edilen 18 yaşını doldurmuş kişiler arasında kalan yaş grubunun gerçekten de yaşadıkları olayların gelecekte kendilerine neler getireceklerini ve ne ile karşı karşıya olduklarının farkında olan bir grup olarak adlandırılması doğru bir tanımlama değildir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’nin de dâhil olduğu 197 ülkenin taraf olduğu en fazla ülke tarafından onaylanan insan hakları belgesidir. Türkiye, sözleşmeyi 14 Ekim 1990'da imzaladı ve sözleşme 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelere uyma yükümlülüğü vardır. Türkiye bu uluslararası sözleşmelere imza koymakla iç hukuk kurallarını da buna göre düzenlemeye ve değiştirmeyi taahhüt eder.

Sözleşmenin 1. Maddesi “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” der. Bir kişinin bedensel gelişimi daha erken yaşlarda yetişkin boyutlarına ulaşsa da kişinin yetişkin olgunluğuna erişimi, psiko-sosyal gelişimini tamamlaması 18 yaşında olmaktadır.

Taraf olarak imzalanan uluslararası sözleşmelerde kabul edilen ve ülkemizde yürürlükte olan kanunlarımız arasında farklı olarak belirtilen çocuk yaşı tanımları toplumumuzda algı yanılmasına ve farklı uygulamalara sebep olmaktadır. Bu belirsizlik ve karmaşanın da önüne geçilmesi için Türk Ceza Kanunu’nun 103 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde yer alan onbeş yaş ibaresinin onsekiz yaş olarak düzenlenmesi gerekmektedir. 

Biz 18 yaş altında olan her çocuğu başta cinsel istismar olmak üzere her türlü istismardan korumayı hedeflemişken ve de Anayasa Mahkemesinin 15 yaş olarak belirtilen yaş  sınırını 18’e çıkarması gerekirken, yaş sınırını tamamen kaldırması akıl alabilecek bir karar değildir, Uluslararası Hukuk normlarına aykırıdır.

Bu karar uyarınca eğer Meclis 6 ay içerisinde yeni bir düzenleme yapmazsa, o 6 ayın sonunda çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarına ilişkin tüm davalarda sanıklara, mağdurlar sanki yetişkinlermiş gibi ceza uygulanacak. Yani sanıklara daha az ceza verilecek. 

Bu durumdaki sanıklara verilecek ceza 12 yıldan fazla olmayacak. Yasanın mevcut halinde 15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı işlenen cinsel istismar davalarında sanıklara 16 yıldan daha az ceza verilemeyeceği hüküm altına alındığını da hatırlatmak istiyorum. 

Ben buradan çocuklarımızı koruma görevi olan bakanlarımız başta olmak üzere; Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına üyesi olduğum "Başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü İstismar Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" Başkanlık Divanına, Mecliste Grubu olan tüm partilere ve Değerli Milletvekillerine çağrıda bulunmak istiyorum.

Anayasa Mahkemesinin TBMM’ne verdiği 6 aylık süre içinde değil, acilen yapılacak yeni kanun düzenlemesi ile en kısa zamanda bu sorunun çözülmesi ve çocuklarımızın yasalarla koruma altına alınması gerekmektedir. 

Gazi Meclise yakışan budur, Yüce Türk Milletinin ve geleceğimizin teminatı çocuklarımızın hak ettiği hizmet budur.”

Güncelleme Tarihi: 19 Temmuz 2016, 17:55

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner498

banner472