Cumhuriyet Halk Partisi Çine İlçe Başkanı Tayfun Şahin, yaptığı yazılı basın açıklamasında, AK Parti Hükümeti'nin tarım politikasını eleştirerek “İthalatla, üreticiyi terbiye etme politikası, Çiftçi iflasa sürüklemiştir. Tarımda Dünya’da yedinci, Avrupa birincisi isek nasıl oluyor da hala tarım ürünü ithal ediyoruz. Nasıl oluyor da çiftçi kan ağlar duruma düştü” dedi.

Ülkemizin en büyük sektörünün tarım olduğunu belirten CHP İlçe Başkanı Şahin, tarımın sürdürülmesindeki en büyük aktörlerin çiftçiler ve köylüler olduğunu vurgulayarak şöyle dedi:

"Ülkemizin en büyük sektörü: TARIM.

Tarımın sürdürülmesindeki en büyük aktörler: ÇİFTÇİLER ve KÖYLÜLER.

Köylümüz, ülkemizin dinamiği, tedarikçisi ve en yoğun emekçi grupları.

Tarımın planlayıcısı, destekleyicisi ve çağa ayak uydurup gelişmesini sağlayarak Pazar bulacak ve üreticiyi ekonomik olarak rahatlatacak olan: HÜKÜMET.

Türkiye’de tarım çok kapsamlı. Dünyanın en zengin coğrafyasında yaşıyoruz. İklim şartları ve verimli toprak yapısı bakımından çok şanslıyız. Tarımsal üretimde Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sırada olduğumuz iddia ediliyor. Bir zamanlar tarımsal üretimde dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olma sıfatına sahiptik. Demek yetiştirdiğimiz ürünler yetmiyor ki, dışarıdan aynılarını ithal eder duruma geldik.

Peki şimdi ne durumdayız?

Çiftçimiz suskun, hatta şaşkın. Üretici kuruluşları suskun. 5 yıllık, 10 yıllık tarımsal kalkınma planları ve masalları yazan iktidar suskun.

Ülkemizde yetişen bir çok tarım ürünü varken, dışarıdan ithal eden AKP iktidarı sayesinde üreticimiz artık feryat etmiyor, yanıyor. Hükümet bu ithalatı önleyecek, çiftçiyi kurtaracak hiçbir önlem almıyor. İçeride üretimi arttıracak elle tutulur somut hiçbir politika üretemiyor.

Hükümet iflas eden hayvancılık politikasında ısrar ediyor. Üç yıldır uygulanan ‘’ithalatla, üreticiyi terbiye etme politikası’’ sürdürülmek isteniyor. En büyük sorunda yüksek girdi masraflarına karşı dayanamayan besici iflas etti.

Çiğ süt destekleme primleri düşürülerek, keyfi olarak üreticinin hak ettiği cebindeki parayı aldılar. Ama sütün üretim maliyetinin karşısında litre başına fiyatı yükseltemediler.

Türkiye, Dünya’nın önemli zeytin ve zeytinyağı üreticisidir. Fiyat artması bir yana, ya yerinde sayıyor ya da geriliyor. Market fiyatı düşmüyor ama üretici fiyatı düşüyor. Bir de üstüne sınırımız delik deşik olan Suriye’den kaçak olarak ülkemize sokulan zeytinyağına, birileri bundan yaralansın diye göz yumulunca vay zeytincimizin haline!

Çine ovasını yeşil denize çeviren mısır tarlaları kahrından ağlıyor neredeyse. ÇKS belgeli ve randevulu mısır alımı yapan Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla tüccarlık yapan hükümet, son üç yılın rakamlarına baktığımızda; mısır üreticisine hiçbir şey vermemiştir. Aksine alacakları ile ilgili zor durumdaki çiftçiden her türlü kesintisini yapmış ve üreticiye sahip çıkmamıştır. 2011 yılında 620 lira, 2012 yılında 570 lira, 2013 yılında da 540 liraya kadar düşen mısırın fiyatını, bu güne kadar hiçbir doğru uygulama yapamayan uluslararası ödüllü tarım bakanımız bile önleyemiyorsa, iflas eden çiftçi değil AKP hükümetinin sözüm ona kağıt üzerindeki tarım politikalarıdır.

Üretici bu kadar sahipsiz bırakılır mı? Bırakıldı işte. Ne yapıyor AKP’liler? Destek vereceğiz, sıfır faizli kredi vereceğiz diye insanları kandırıyorlar ve hiçbir sözlerinde durmuyorlar. Çiftçi bağırıyor, yanıyor, bittim diyor. Onların umurunda mı? Zaten verecekleri bir cevapları yok. Yaptıkları sadece yerel bürokraside iktidar gücüne dayanarak devletin memuruna gözdağı vermek, öğretmenin özel hayatına karışmak, camii imamının izin kullanma hakkına müdahil olmak ve ulu orta şikayetçi tavırlarla küçük düşürmek. Vatandaşın ekonomik refahını sağlayamamış bir iktidar, sosyal devlet anlayışını da uygulayamaz.

Kim, kimi; kime şikayet etmeli acaba?"