Zeytinliklerin, kıyıların ve meraların imara açılmasının tasarı metninden çıkarılmasını istediklerini belirten Şahin’in açıklaması şöyle:

“Zeytinliklerin madencilik ve endüstriyel tesisler için yapılaşmaya açılmasına izin veren yasa tasarısı, Meclis komisyonunda kabul edildi. Cumhuriyet Halk partisinin ve üreticilerin tek talebi olan “Tasarının zeytincilik, mera ve kıyıya ilişkin maddelerinin tasarıdan tümüyle çıkarılması yönündeki önergeler” reddedildi. Tasarı ile getirilen “istisna” hükümlerle zeytinliklerin ranta açılmasının önü açıldı. Tasarının Genel Kurul’dan geçerek yasalaşması halinde, AKP’nin görevlendirdiği Valilikler bünyesinde oluşturulacak bir kurul, 'kamu yararı' ifadesi bahanesiyle, zeytinlik sahalarında sanayileşme, madencilik, tesisleşme ve yapılaşma faaliyetine karar verebilecek.

Bu yasa değişikliği zeytin alanlarının ölüm fermanıdır. Yasanın değiştirilmesi girişimi Meclis'te 6 kere oybirliği ile reddedildi. Bu 7’nci kez Meclis’e getirilişi. Bu ülkeyi yağma etmeye gelmiş işgalcilerin önlerindeki Zeytin Yasası engelini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Zeytin katliamının önü ne yazık ki kapanmadı. İzin verilen şirketler dilediği kadar zeytin ağacını kesip isterse altın madeni, isterse nükleer santral, isterse de zeytinleri yok edecek türden zehirli atık saçan fabrikalar kurabilir. Yasa ile Türkiye’deki zeytinliklerin yüzde 70’inin sanayileşmeye açılmasına neden olacak. Kanun tasarısı “25 dekar altındaki zeytinliklerin zeytinlik olmadığı” iddiasını taşıyor ve 3573 sayılı kanunun 20. maddesini fiili olarak ortadan kaldırmak istiyor. Halbuki Türkiye de 25 dekarın üstünde zeytinlik alan bulmak güç. Termik santraldan toplu konuta, turizm projelerinden maden çıkarma arama faaliyetlerine değin birçok proje zeytinlik alanlarda gündeme gelecek.  Değişiklikle nükleer ve termik santralların da önü açılacak. Çiftçinin üretimi engellenecek ve bu şekilde halkın geçim kaynağı elinden alınmış olacak.

Ülkemizde 750 bin aile geçimini zeytinden sağlamaktadır. Yine doğrudan ve dolaylı olarak sektör 10 milyon insanımızı etkilemektedir. AKP iktidarı her fırsatta zeytinliklerimizi talana açacak girişimlerde bulunuyor. Şimdi de aynı şey tekrarlanıyor. TBMM’ye sunulan tasarı ile zeytinlik alanlar yatırıma açılmak isteniyor. Tasarı ile dekara 15 zeytin ağacı kıstası getirilerek, dekarda 15 ve daha fazla zeytin ağacının olmadığı alanlar zeytinlik saha olarak kabul edilmeyecek.

Zeytin ağacı kutsaldır. Dünyada sadece belli ülkelerde, bölgelerde yetişir. Türkiye o şanslı coğrafyalardan biridir. Binlerce yıldır ayakta kalan ve ürün veren zeytin ağaçlarımız var. Bir tek zeytin ağacı sanayiden de, madenden de daha değerlidir.

Türkiye gibi tarımsal potansiyeli çok yüksek olan bir ülkede akla gelecek en son çare ithalattır. AKP Hükümeti döneminde ise en yoğun biçimde ithalat uygulandı. Gıda ürünlerinden hayvansal ürünlere, tarımsal ham maddeden girdilere hemen her şey ithal ediliyor. Hükümet ithalatta deyim yerindeyse tarih yazdı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez saman ithal edildi. İlk kez Kurban Bayramı için kurbanlık hayvan ithal edildi. İlk kez Genetiği Değiştirilmiş( GDO) mısır ve soya ithal edildi. Aynı şekilde büyükbaş hayvan, buğday, arpa, mercimek, kuru fasülye ve pirinç ithalatını da gördük. Üretimi destekleyici politikalar olsa Türkiye her yıl 700-800 bin ton pamuk ithal eder mi? Yılda 6-7 milyon ton yem ham maddesi ithal eder mi? Yılda 3 milyar dolarlık bitkisel yağ ithal eder mi?

Şimdi sıra zeytine geldi.  Zeytinimizi de kaybettiğimizde, komşumuz Yunanistan’dan zeytin ve zeytinyağı ithal eder noktaya mı geleceğiz? Dolayısıyla bu olanları affetmemiz mümkün değildir. Biz kutsal zeytin ağacının yanındayız. Onun gücünü her güçten üstün görüyoruz. Biz sırtımızı ağacımıza dayadık, gücümüzü ondan alıyoruz. Buna ihanet edenlerin ne olacaklarını zaman içinde hep birlikte göreceğiz.”