banner488

Bu Kongre Hukuken Yapılacak

Milliyetci Hareket Partisi zorlu bir süreçten sonra Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 8.4.2016 tarih ve E.2016/280, K.2016/660 sayılı kararı ile Siyasi Partiler Kanunu hükmüne uygun olarak “Olağanüstü kongre çağrısı yapmak üzere 3 üyenin görevlendirilmesi talebinin kabulüne” karar verilmiş atanan 3 üyede 15 Mayıs 2016 tarihinde olağan üstü kongre çağrısı yapmıştır.

Bu surece nasıl gelindi;  Olağanüstü Kongre mevzuat hükmü, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 14/6 ve MHP Tüzüğünün 63/3 maddesidir. Kanunun “Büyük Kongre” başlıklı 14. Maddesi 6. Fıkrasına göre; “Olağanüstü toplantılar, genel başkanın veya merkez karar ve yönetim kurulunun lüzum göstermesi veya büyük kongre üyelerinin en az beşte birinin yazılı istemi üzerine yapılır.” Tüzüğün 63/3. Maddesi ise şu şekildedir; “Olağanüstü Büyük Kongre toplantılarına ise Genel Başkan ve Merkez Yönetim Kurulunca gerek görülen hallerde veya Büyük Kongre delegelerinin en az beşte birinin imzaları ile birlikte noterce onaylı yazılı talebi üzerine çağrılabilir.” şeklindedir.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Büyük Kongre Delegelerinden 531 kişi, Aydın üst kurul delegelerinin 23/18 i Tüzük değişikliği talebi ile olağanüstü kongre yapılması talebiyle, noter onaylı olarak, parti genel merkezine başvuruda bulunmuş idi..

Bu talebe MHP Genel Merkezince  resmi bir cevap verilme gereği bile duyulmadı.Hatta bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahceli kendisi dahil bugünkü genel merkez yöneticilerini de seçen delegelere, kaç delege talep ederse etsin olağanüstü kongre yapılmayacağını açıklamıştır.Kanunun hükmü açık olmakla birlikte, MHP Genel Merkezi, Parti Tüzüğünün kongre yapılıp yapılmaması konusunda bir takdir yetkisi verdiğini, dolayısıyla beşte bir delege tarafından yapılan talebin doğrudan kongre yapılmasını gerektirmediğini belirten savunma yapmıştır.

Tüzüklere ilişkin içtihat ise. “Hâkim bir davada uygulanacak tüzük hükmünün kanuna aykırı olduğu kanısına varırsa, kanuna aykırı tüzük hükmü yerine kanun hükmünü uygular. der.

1961 Anayasası sonrasında, Anayasada düzenlenmiş bulunan tüzük hükümleri ile kanunun çatışması halinde nasıl bir yol izleneceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından ortaya konmuş; Yargıtay Dava Daireleri de bu içtihat doğrultusunda bu güne kadar karar vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1961 Anayasası sonrasında aldığı karar şu şekildedir; “Hâkimin incelediği belli bir olayda tüzük hükmünün kanuna aykırılığı söz konusu olduğu takdirde ne yolda karar verilmesi gerektiği  Anayasa hükümlerinden çıkmaktadır. Anayasanın 107. Maddesinde (1982 Anayasası md.115) tüzüklerin kanunlara aykırı olamayacağı gösterilmiş, 132. Madde hükmü (1982 Anayasası md.138) ile de hâkimin önce Anayasaya, sonra kanuna, daha sonra hukuk kurallarına ve nihayet vicdani kanısına göre karar vereceği esası kabul edilmiştir. Mesele, Anayasanın getirdiği bu sisteme göre incelendiği takdirde kanunu uygulamakla ödevli olan hakimin kanuna aykırı tüzük hükmü yerine kanun hükmünü uygulayacağı sonucu kendiliğinden meydana çıkmaktadır…

“Bir yasanın açık buyruğuna aykırı olan veya orada yasaklanmayan fakat yasanın buyruğundakinin aksine olan tüzük ve yönetmelikler geçerli değildir. Mahkeme bu durumda geçersiz olan tüzük yerine Anayasanın 132. Maddesinin buyruğuna uyarak düzenleyici hukuk işleminde geçerli olan üstün kuralı uygulamakla yükümlüdür.

Sulh Hukuk Mahkemesi Yetkilimidir?

Burada siyasi partilerin alelade bir dernek olmadığı, anayasa ile özel olarak düzenlendiği ve ayrı bir hukuki rejime tabi olduğu iddiaları, somut uyuşmazlık bakımından anlamsızdır. Hiç şüphesiz siyasi partiler derneklerden farklı bir hukuki rejime tabidir. Ancak somut uyuşmazlık bakımından bu ayırımın hiçbir önemi yoktur.

MHP Genel Merkezi’nin bir iddiası da uyuşmazlıkta sulh hukuk mahkemesinin görevli olmadığıdır. MHP Genel Merkezinin savunmasına dikkatlice bakıldığında, bir sorunun cevabının bulunmadığı görülüyor: Siyasi Partiler Kanunu’nun 14. Maddesi 6. Fıkrasına göre; “Olağanüstü toplantılar, …büyük kongre üyelerinin en az beşte birinin yazılı istemi üzerine yapılır.” Hükmüne uygun olarak toplanan imzalar sonucunda, olağanüstü kongrenin yapılıp yapılmamasına ilişkin olarak taraflar arasında çıkan hukuki uyuşmazlığa ilişkin hangi yargı mercii karar verecektir. Her hukukçunun bildiği üzere, iki taraf arasında bir uyuşmazlık çıktığında, bu uyuşmazlığı çözecek bir yargı merci mutlaka mevcuttur. Bu durum, devlet organizasyonunun vazgeçilmez bir gereğidir. Kaldı ki, Siyasi Partiler Kanununda Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanununa açıkça atıf yapılmakta, sulh hukuk mahkemesi hakiminin konuya ilişkin görevi düzenleme altına alınmaktadır. Kanunun 29. Maddesine göre, “…Dernekler Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri siyasi partilerin her kademedeki kongreleri için de uygulanır.” Aynı şekilde Kanunun 121. Maddesine göre, “Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasi partiler hakkında da uygulanır.” Dernekler Kanununun 34. Maddesine göre, “Diğer kanunlarda, 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu, 1630 sayılı Dernekler Kanunu veya 2908 sayılı Dernekler Kanunu ile bunların ek ve değişikliklerine veya belli maddelerine yapılan atıflar, bu Kanuna veya bu Kanunun aynı konuları düzenleyen madde veya maddelerine yapılmış sayılır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde aynı konuları düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümlerine atıf yapılmış sayılır.” Türk Medeni Kanununun 75. Maddesi hükmü ise Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin görevini sarih bir şekilde ifade etmektedir: “Genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılır./Yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine, sulh hakimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.”

Sulh Hukuk Mahkemesi kararında da, mahkeme tarafından yapılan incelemenin tamamen şekli nitelikte olduğu ifade edilmektedir. Kararda şu ifadeler yer almaktadır: “…toplantı talep eden delegelerin büyük kongrenin karar almaya yetkili olduğu konularda toplanabileceği, bu konuda mahkememizin delegelerin iradesi yerine geçerek karar veremeyecek olması, beraberinde mahkememizin gerek toplantı yapma iradesi, gerekse gündem konusunda takdir hakkı olmadığı, çünkü Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2010/1105 Esas, 2010/2976 Karar sayılı bozma ilamında belirttiği gibi “Sulh Hukuk Mahkemesinin yalnızca şekli inceleme yetkisinin olduğu, istemin yerinde olup olmadığının denetlemeyeceği, başvuru yapanların dernek üyesi olup olmadığı, 1/5 çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığı, başvuruya rağmen talebin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerektiği” bildirilmiş olmakla bu karar doğrultusunda olağanüstü kongre talebinde bulunan 531 kişinin büyük kongre tabi ve seçilmiş delegelerinden olduğu, çağrı listesinde görevlendirme talep edilen kişilerin büyük kongre delegelerinden olduğu, bu kişilerin de bu görevi yapmak istedikleri duruşmadaki beyanlarından anlaşılmakla 1232 delegeden 245 kişinin başvurusunun yeterli olduğu, talepte bulunan kişilerin ise 531 kişi olduğu, bu kişilerin talepte bulunmalarına rağmen Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezince olağanüstü büyük kongre çağrısının yapılmadığı mahkemeye bildirilmekle birlikte davacı vekillerince dosyaya sunulan medyaya verilen demeçlere ilişkin haber çıktılarından genel başkan ve yöneticiler tarafından olağanüstü kongre çağrısı doğrultusunda işlem yapılmayacağı, bu hususta mahkemeye başvurmaları gerektiği yönündeki beyanlar birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafça olağanüstü kongre çağrısının yanıtsız bırakıldığı anlaşılmakla mahkememizce açılan davanın kabulüne ” karar verilmiştir.

Yargıtay Süreci Beklenmelimidir?

Ayrıca Mahkeme kararı sonrasında açılan bir diğer tartışma ise verilen kararın icrası için bu kararın kesinleşmesinin beklenip beklenmeyeceğidir. Davalı MHP Genel Merkezine göre, Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunulacak, Yargıtay tarafından mahkeme kararı onanana kadar bu kararım uygulanmamasını istemektedir. Boşanma, velayet, vesayet, mülkiyet, ölüm karinesi veya gaiplik, tüzel kişiliğin feshi veya bir organının organlık sıfatının kalkması vb ilişkin mahkeme kararları kesinleşmeden uygulanamaz. Ancak, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin, kongre için çağrı heyeti oluşturulmasına ilişkin kararı, kişiler hukukuna, tüzel kişiliğin hukuki statüsüne ilişkin bir karardır. Mahkeme, davalı MHP Genel Merkezinin söz ettiği gibi, partiye bir kayyım atamış olsaydı, işte bu karar kesinleşmeden uygulanamazdı. Zira bu karar, tüzel kişiliğin bir organının statüsünde değişiklik yapan, kişisel duruma ilişkin bir karar olurdu.

Oysa bugün tartışılan karar, MHP organlarının hiçbirinin statüsünde değişiklik yaratmıyor; sadece olağanüstü kongrenin yapılması için bir çağrı heyeti oluşturuyor.

Sonuç Olarak Kongre Yapılacak

Sonuç olarak, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi kararı uyarınca oluşturulan çağrı heyeti, olağanüstü kongre için delegelere çağrı yapacak ve kongre yapılacaktır. Bu sonuç dışındaki her açıklama, her davranış hukuk dışıdır ve hukukun himayesinden yararlanamaz.

Kaynaklar; Hukuk İctihadı. TC.Anayasası, Dernekler Kanunu. Siyasi Partiler Kanunu. 12.Sulh Hukuk Hakimliği kararı. 4721 Sayılı medeni Kanun

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner472