banner488

Bilim üzerine

Ürettiğimiz her ürünü , geliştirdiğimiz her  teknolojiyi, açıktır ki bilime borçluyuz.Fakat çevremize verdiğimiz zarara bakınca, bilimin gerçekten yararlı olup olmadığı sorusu akıllara geliyor.

 

Bu cümleleri Hitler’in Karizması isimli belgeselde izledim. Bu cümleleri sarf eden yapımcının, sarf etme sebebi atom bombasıydı. Atom bombası büyük kitle ölümlerine sebep olmuştu ve bu bomba bilimin bir nimetiydi. Bu sebeple de bu durum, bilime şüphe duyulmasına sebep olmaktaydı.

Ne acı… Günümüz dünyasında gerçeklerin pek fazla önemi yoktur, yaşadığımız hemen her olayda bu gerçekle tekrar tekrar karşılaşırız. Örneğin gerçek ve doğru siyasetin önemi  yoktur, çoğunluğun ne istediği  önemlidir. Uzayı araştırmanın bir önemi  yoktur çünkü ekonomik  sorunlar  yaşayan  bir toplumda gereksiz bir uğraş kabul edilir. Kitap okumanın araştırmanın bir önemi yoktur çünkü kaynağının ne olduğunu bilmediğimiz ‘kaynaklara’ internette ulaşmak çok daha basittir. Ne de olsa her şeyi hızlı bir şekilde yapmamız gerekir ki, neresi olduğunu bir türlü kestiremediğim bir yerlere yetişmek zorundayız hepimiz.

 

Öyle acınası hallere düştük ki, bilim insanları ‘umarım bu yıl ki bütçemizde bir artırıma gidilir de araştırma yapabiliriz.’ Der oldu belgesellerde. Her şey sıradanlaştı, çoğu şey anlamsızlaştı. Bir toplu ulaşıma bindiğim zaman gözüme genelde bir kimseyi kestirir ve hareketlerini uzunca süre takip ederim. İtiraf etmeliyim ki pek çoğumuz akıl problemleri yaşadığımızın farkında dahi değiliz çünkü bize problemli bir akla sahip olduğumuzu söyleyecek insanlar da aynı sorundan muzdarip oldukları için problem normalleşiyor.

Normalleşme, dikkat edersek günümüzde en çok kullanılan terimlerden birisidir. Normalleşmenin ne olduğunu irdelersek aslında, genelin kabul ettiği şekle dönüşmek kavramını görürüz.

 

Normalleşme, yani sıradanlaştırmak dünyanın en acınası durumudur. Ve ne yazık ki bu durum günümüz dünyasının bir mihenk taşı halindedir.

Hayatımıza dönüp bakalım. Yaptığımız hemen hiçbir şeyin kalıcılığı yoktur. Yerimiz doldurulabilirdir. Sadece gelip geçici varlıklarızdır. Çoğu zaman oluşturduğumuz küçük bir alanı kendi tabirlerimizle büyütürüz ki, ‘gereksiz bir varlık’ olduğumuz gerçeğini inkar etmek için debelenebilelim. Evet, şu bir gerçektir ki, günümüz dünyasında pek çoğumuz gereksiz birer canlıyız. Önemsiziz, yeri doldurulabilir ve sıradanız. İnsanın değerli olduğunu, anı yaşaması gerektiği sanki doğruymuş gibi anlatılmakta, anlamsız dizilerle, önemsiz teknolojik gelişmelerle ucuz birer varlığa dönüşmekteyiz.

Kullandığımız telefonun yeni modeli çıktığında onu almak için birbiriyle yarışmak maharet olarak gösterilmekte, gözlerimiz okumak dışında her şeyi yapar halde bırakılmakta ve gündelik, değersiz anlamsız meselelerle problemli kişilikler yaratılmakta.

Bizleri bu sıradanlıktan ve anlamsızlıktan kurtarabilecek tek şey, bilim, tarih vb. merak duyduğumuz konularda araştırmalar yapmak, kendimizi geliştirmek için çabalamak ve kendi başımıza kalıcı bir dünya kurmanın gayretini göstermektir.

Kalıcı şeyler bırakmak, insanlığımızın en büyük gayesidir. Neyiz, nerden geldik, nereye gidiyoruz, niçin gibi hayatın temelini irdeleyen sorularla ilgilenmek dünyanın en mükemmel mutluluğunu bizlere sunar ve bu sunu bizlere bilim adıyla gelir. Her güzel şeyle ilgilenmek, geçmişi araştırıp geleceğe yön vermeye çalışmak, bilimdir. Kalıcı ve sağlıklı bir dünya kurma gayreti, en onurlu gayrettir.

Unutmamalıyız ki, ilk atalarımız, mağaraya ellerinin izlerini bıraktıklarında, içlerinden gelen o hisle, kalıcı bir şeyler yapmak isteğiyle hareket etmişlerdi.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner498

banner472